28 Nisan 2013 Pazar

VİYANA



Bir şehir ne zaman terk edilir? 
Bir şehir gerçekten terk edilir mi? 
Bir şehir neden terk edilir? 
Bir şehir değildir aslında terk ettiğin; o şehirdekiler midir? Yoksa tek bir kişi midir? 
O yüzden de o şehir terk edilince içindeki de mi terk edilir? 
Yoksa her şeyden ve herkesten öte, terk ettiğin eski sen midir?

(İç Ses: Vizontele style oldu bu: "Peki Zeki Müren de bizi görecek mi?"
 A: Ne alaka? 
 İç Ses: Ne biliyimmm. Konu birden ağır geldi. Üstüme üstüme. Ya Viyana'yı anlatsan olmuyor mu?)


Okunuşu bile can acıtan cinstendir: Terk etmek. "t"ler "k"ler... Üst üste zırh gibi... Neresine yara bandı yapıştırılır hayatının? Ya da okunuşu bile özgürlüğüne çağrı gibi mi? Göreceli, hep göreceli...

(İç Ses: Viyana anlatılacak, içimiz neşe dolacak sanmıştım. Ruhunu deşme desem? Deşme. Deşmeeeee. Deşmesen? Bak sonuncusunu yumuşak huyluymuşum gibi söyledim. Smiley smiley öpücük öpücük...)

Zamanında bir şehri terk etmişsindir sen de belki. İçindekilerle birlikte top yekün yakmışsındır her şeyi. Yıllar sonra, hadi Nisan 2013'te diyelim, bir doktorun bekleme salonunda oturmuş sıranı beklerken anlamışsındır ki bazı şeyler (yoksa hiçbir şey mi?) geçmiyor. Hafifliyor belki, ama geçmek denilen eylem -ben bilmiyorum- ne zaman gerçekleşiyor? Bir doktor koltuğunda yeniden hatırlanan eski et acısı; bir doktor koltuğunda yeniden hatırlanan o eski can acısı ne zaman diniyor? Doktorun söylediği: "Belki de aynı acıyı yeniden yaşamamak içindir ki bedenin acıyı hatırlatıyor sana ve kendini korumaya çalışıyor." 

(İç Ses: Bu doktor da senin kafadan. Om... Om...Om... Ama biz birbirimizi biliriz. Merak etme. Om om om.)

Bir şehir değildir aslında terk edilen. O şehirdeki eski sensin galiba. O şehirde eski seni sana hatırlatan ne varsa bir garda unutulmuş bavulun sahte romantikliğinde gömmek istersin içine belki de. Sonra aradan ister 1 yıl ya da ister meselaaaaa 11 yıl geçse de eski sızı yeniden ortaya çıkar belki. Oysa hallettiğini sandığın tin ağrısı, hayaletin olur. İster bir mahalle öteye taşın; ister başka bir ülkeye... Halletmediğin her acı kamburun olur sırtında değil mi? Anlamışsındır artık: Bir  neşter lazım sana. 


Bir dostumuz kendini, geçmişini, şimdisini ve geleceğini yükledi bavuluna ve yaklaşık 8 ay önce Viyana'ya taşındı.
(İç Ses: Haaaa şimdi anlaşıldı senin karın ağrın. Taşınmak durumu çağrışımlara gebeymiş. Doğur bakalım...)

Ocak ayında, Nisan için Viyana'ya THY'den 99'ya aldığımız uçak biletimiz. 
(İç Ses: Bu bilgi senin için; uçuş maliyetini merak eden gezgin kişi.) 
Dosta uçacak olmanın neşesi çok güzel, ancak uçuşumuza bir hafta kala hastanelik olacak kadar hastalanan kim? Ben. "Bilet yandı, ama daha fenası O'nu göremeyeceğim," diye düşünmeye başlamak kaçınılmaz. "Kısmet böyleymiş"lere sığınıp uçağın kalkacağı günün sabahı erkenden uyan. 
(İç Ses: Yahu sen hep erken uyanırsın ki zaten?)

Kedileri besle. Sonraaaaaa bir anlık düşünce baloncuğu ile kendini yarım saatte kabin boy bavulunu hazırlamış olarak bulan kim? Ben. Yudum'a haber verilir: "Ben de geliyorum." Hızlı bir online check-in yapılır. Tüm ilaçlar kutularıyla birlikte bavula tıkıştırılır. Havanın İstanbul'da günlük güneşlik olmasına rağmen Viyana'da daha 1 hafta öncesine kadar kar yağdığı bilgisi de dikkate alınarak ağır kışlıklar alınır. İşte yolun çağrısına yeniden yeniden yeniden kulak verilir... Bizde maksat Viyana'nın kendisini görmekten öte o dostu görmek. Viyana'ya sonra da gidersin belki, ama bir dost için gitmek çok daha önemli kanımcı. O yüzden bu yazıda gezilip görülebilcek yerlere dair çok fazla bilgi göremezsen şaşırma. Bir sonraki Viyana gezimiz olursa bu konulara odaklanıp yazarız. 

Bu yazıyı Viyana'daki dostumuza adıyorum. Yolun açık olsun. 

Bu küçük şehirde biz neler yaptık? Kısa kısa bilgiler efendim:
Öncelikli 48 saatlik tramvay-metro bileti satın alınır. Malum hava soğuk. Ne kadar? Kişi başı 10€.


Mini kahve ve tatlı molaları. Nerede? Demel, Cafe Leopold Hawelka, Cafe Central, Aida, Deli. (Kahve fiyatları 3-10€; tatlı fiyatları ise yediğin yere göre değişiyor.)


























Şinitzel ve yanına eşlik eden özel sosuyla patates salatası nerede? Figmüller. (Bir kişi yarım porsiyon 17€. Emin ol yarım porsiyon yetiyor...) 
Dana şinitzel  ve yanına patates salatası nerede? Plachuttas Gasthaus zur Oper. (Kişi başı  17€)

















Her Cumartesi Naschmarkt'ta kurulan bit pazarına da denk geldik. Pek keyifli ve renkli. Kaçırma derim. 




Ve muhteşem ressam Gustav Klimt. Nerede? Belvedere Sarayı.  Çok sevdiğim Klimt'in eserlerini görmek; özellikle tabi ki "The Kiss" ve "Judith"i dakikalarca seyre dalmak... Ayrıca Monet'nin bir kaç tablosunu da görmek mümkün. Detaylı bilgi için tıkla: Belvedere Palace and Museum. İçeride fotoğraf çekmek yasaktı. O yüzden fotoğraf yok, ama işte Google derya deniz hâlâ. Ya da buraya gel; gözlerin ve ruhunda şenlik ateşleri yansın...






Opera, bale, klasik müzik. Nerede? Opera Binası. Bu muhteşem binanın içini görmek bile çok güzel olmalı diye düşünüp, "Girelim," dedik. Normalde bilet fiyatları 150-200€ civarı iken gösterime yarım saat kala Opera Binasının arka kapısında, ayakta ve balkonda 3-4'ya izleyebilmeni sağlayan bilet satış gişesi açılıyor. Ama 45 dakika önceden sıraya girmen faydalı olacak. Zira bir gün önceki klasik müzik konserine girmek için sıradayken, bizden önce iki kişi kalmıştı ki biletler tükendi. Yani buraya erken gel bir etkinliği deneyimlemek istiyorsan. Hadi yine iyisin. Aldın tiyoyu. Bale nasıldı peki? Kötüydü. Erken çıktık. Detaylı bilgi isteyen için: Vienna Opera Tickets.










Ünlü müzisyen Josef Haydn'ın Evi'ni ziyaret etmeden gitmek olmaz. Nasıl naif ve sıcak bir ev olduğunu gidersen anlayacaksın. Merak edenler tıklayın: Haydnhaus.

























Yola çıkmadan önceki  huzursuz ruh halim, hasta bedenim de benimle birlikteydi. Olsundu. Geçerdi. Dostu görmek? Paha biçilemezdi. Yeni yerleri görmek? Şahaneydi. Kendini hasta, neşesiz ama zevk almayı deneyen halinle deneyimlemek? Geliştiriciydi. Gerçi "İnsanların asıl yüzünü görmek hem kolay, hem de bir işe yaramıyor," der Elias Canetti. Kendimi bu şekilde anlamaya çalışmak? Olsundu. Viyana bana göre bir şehir miydi? Değildi. Neyseydi. 



(Arzu)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder