Her 'gitme' kendi içinde sürprizleri barındırır ya, gezgin kişi hazır olandır sürprize. İşte Yudum kişisi Dikili'den her Cumartesi hareket eden Midilli feribotunu görünce 'ben bi gideyim,gezeyim göreyim' heyecanına kapılır yeniden. 18 euroya gidiş-dönüş biletini alır, 2 gün öncesinden internetten ve turizm rehberi kitapçığından okumalara başlar. Öğrenir ki bizim Midilli dediğimiz adanın adı aslında Lesvos'tur ve Midilli de başkenttir. Peki,tamam. .. Eresos'ta kadın şair Sappho'nun izlerini sürmeli, Sighri'de Fosil Ormanını görmeli, Molivos'ta deniz ürünleri tatmalı, Petra'da dondurma yemeli, Kalloni körfezini boydan boya dolaşmalı vs.
Taş evler, panjurlar, çiçekler, çam ağaçları, 11.5 milyon zeytin ağacı, manastırlar, küçük sahil köyleri,antik şehirler, Ortaçağ kaleleri, balık lokantaları, seramikler, tahta oymalar...Şimdi seçim yapma zamanı: Sadece Midilli'yi mi yoksa adanın bir kaç önemli şehrini mi gezmeli? Cevap: Sadece Midilli. Neden? Birbirinden farklı o kadar güzel şehir vardır ki, hepsine ayrı zaman ayırmalı,tadını çıkarmalı.
Pasaport sırası beklememek için sabah saat 07:00'de limandayım. Kafamda her şey planlı programlı. 09:00 hareket, 10:30 varış. Sokaklar gezilecek, kısa kahve molaları verilecek, fotoğraf çekilecek, belki kartpostal alınacak, güzel bir yemek ve yanında uzo içilecek, akşam 19:00 da geri dönülecek...
Sonra işte, pasaport işlemlerini halledip bir banka oturursun, niyetin hareket saatine kadar Midilli hakkında biraz daha okuma yapmak, sonra kulaklığı takıp kendini yol şarkılarına bırakmak...Ve sonra senin gibi bir gezginle tanışırsın...ülkelerden,şehirlerden, hayallerden, hayata dair,hayatın içinden an'lardan,anılardan bahsedilir...feribota binilir, biralar içilir, sohbet devam eder...ve ikinci bir seçim yapılır, iki gezgin az zamanda çok şehir görme seçimini yapar ve otobüsle ada turuna katılır...
İlk durak süt ürünleriyle ve Taksiarches Manastıryla ünlü Mandamadhos... Midilli-Mandamadhos arası doğu sahili boyunca kuzeye doğru ilerlerken karşı kıyı Türkiye... Panagiouda Cunda'nın kardeşi, Thermi'de eski şifalı hamamlar, Sarlıca Oteli, yamaçta kurulu Mistegna Köyü, Nees Kidhonies (Yeni Ayvalık)... Mandamadhos'ta kültür merkezine dönüştürülmüş, Lesvos Seramik Fuarı'nın düzenlendiği eski zeytin pres fabrikasını görüp Taksiarches Manastırında mola veriyoruz... Muhteşem peynirli börek ve ballı yoğurt yiyoruz. (Amasra'da balıktan sonra yenilen ballı yoğurt üstene yoğurt tanımam. Israrla tavsiye edilir:Manda yoğurdu üstünde bal, balın üstünde ceviz ya da fındık. Efsane! )
Virajlı yollardan ilerleyip, aşağıdaki küçük sahil köylerini izleyerek Molivos' a varıyoruz. Midilil'nin rakibi olan şehir adanın ikinci büyük şehri. Tepede kurulu Ortaçağ kalesinin eteklerinde iki katlı, ahşap balkonlu ya da cumbalı, renk renk panjurlu taş evler,taş döşemeli,salkımlarla örtülü çarşı yolu, kıyıda balık lokantaları.. İşte burada uyanıklık yapıyoruz, gruptan ayrılıp kendimize sakin bir lokanta buluyoruz:) Kurutulmuş ahtapot, zeytin peyniri, domates ve peynir soslu karides ve uzo... Mis :)))
Molivos sonrası durak eski sanayi binaları ve rıhtım boyunca uzanan konakları, bütün bunların üstünde tepede yükselen Panagia Glykofiousa kilisesiyle meşhur Petra. Köy meydanında kısa bir dondurma molası, çarşı yolunda gezi ve sonrasında hareket...
Artık dönüş yolu başlar... Sardalyasıyla meşhur Kalloni şehrinden geçerek Midilli'ye varıyoruz... Saat 18:30! Midilli'yi gezmeye zaman yok!!!
Olsun... Evet, az fotoğraf çekildi, sokaklara dalıp denize varılamadı, şöyle geniş zaman dinginliği yaşanmadı ama her anı özel güzel bir dostluğun başlangıcı oldu Lesvos gezisi... Ve artık bilinen bir şey var: Bu ada güzel ada! Bir daha gelinecek, araba kiralanacak, her şehirde en az bir gün kalınacak,ezberden bilinen ilk kadın şair Sappho'nun şiirleri okunacak, bol fotoğraf çekilecek, bol uzo içilip bol bol meze ve sardalya yenilecek...
Hadi bakalım...
-Yudum-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder